Bir kadın böyle diyecek ve siz de inanacaksınız! Bırakın yeeea!
Efem günlerden Pazar, sosyal medyada da (Facebook – Twitter) belirttiğim üzere bu rüzgarlı ve güneşli karma havalı günde, evde kös kös oturmanın verdiği derin buhranlar içerisindeyim. “Hiçbir şeyde gözüm yok şu an” derken, bir yandan Markafoni senin, Trendyol benim geziyorum. Deniz Akkaya’yı görüyorum birden, bana “sus” diyor sanki, gömlek de güzelmiş diyorum. “E al o zaman” diyor, tükenmiş ama, tükettirmişsin Deniz! diyecekken gözüm şuradaki babetlere takılıyor. Hazır bahar da gelememişken, alsam bir iki tane diyorum. Yetişirim belki, ne dersin blog?
Yeri gelmiş bilgi: Meteoroloji’ye göre İstanbul’da 1 hafta daha aralıklı yağış bekleniyormuş. Bahar mevsimi arada kaynayacak belki de mevsimler ikiye düşmüştür, ne bileyim. “Küresel ısınma devri bitti, buzul çağına giriyoruz” dediklerinde çok mu dalga geçtik?
Biraz tuvalet fırçası, klozet takımı, tabak, çanak, reçellik baktım. Sonra şu her yerde reklamı dolaşan dünyanın en ucuz pırlanta yüzüğüne takıldım. Olmaz böyle şey!
Biraz da siz bakın şu 99 TL’lik yüzüğe! Gümüş mü alıyoruz hacı? dedim. Tek taşımı kendim mi alsam diyerek baktım durdum. En sonunda bir hamak alıp sallansam, kurtulur muyum bunalımdan deme potansiyelimden korkmaya başladım.
Pikniğe de gidemiyoruz, bırakın pikniği bahçeye çıkamıyoruz ki sallanalım. Şimdi de öyle böyle değil, koskoca çamı yerinden sökecekmiş gibi esen rüzgarlara sahip bir fırtına hakim. Bir ses duydum, üst kattan balkona halı mı düştü diye baktım, buhranlara kapılıp balkonda unuttuğum çamaşırlık devrilmiş. Ben en iyisi gidip şu çamaşırları tekrar makineye atayım.
Zaten hiçbir şeyde gözüm yok.
Bir hamağım olsaydı…
Şöyle havuza karşı…
Villamın bahçesinde…
Hmmm…
1 comment(s)
Ayşegül Yazman
Hepimiz aynıyız şekerim. Üzülme =)