Mini eteğin mucidi Mary Quant, Hepburn için: “O, gelmiş geçmiş en zarif giyinen kadındır” diyor. Elle dergisi güzellik editörü Rosie Gren ise onu, doğal güzelliğin vücut bulmuş hali diye tasvir ediyor.
1950’li yıllarda beyazperdedeki her film, yeni bir moda akımı doğuruyordu ve stil düşkünü hanımlar tarafından daha bir heyecanla bekleniyordu. Filmdeki ana karakterin rolü görünenden daha büyüktü. Giyim stili ile karakterini yansıtırken tüm dünya onunla kendini özdeşleştirir, böylece modayı yönlendirir ve yeni trendleri belirlerdi. Kısaca beyaz perde moda dünyasını güçlendirirdi.
Bu dönemde seksapel bu sektörü güçlendiren en belirgin unsurken, Audrey Hepburn farklı tarzı ve duruşuyla, beyazperdeye ve dolayısıyla moda dünyasına yepyeni bir kimlik kazandırdı. Hanımefendi görünümüne çocuksu bir hava vererek özgür kadının öncüsü oldu. Elegan tasarımlar, özellikle Breakfast at Tiffany’s filmiyle farklı bir kimlik kazandı. Audrey Hepburn’ün zarafeti ve güçlü duruşu tüm dünyayı etkisi altına aldı.
Beyazperdeye olduğu kadar moda tarihine de adını altın harflerle kazıyan Audrey Hepburn, hala dişiliği temsil eden ince uzun bedeni, aristokratik tavırları, sade minimalist şıklığı ve zarafetiyle kadınlar için peşinden gidilesi dev bir stil ikonu… Bugün tüm kadınlar ona benzemek istiyor, saçlarını ve makyajını onun gibi yapmaya çalışarak o zarafeti yakalamaya çalışıyorlar.
Siz de bir Audrey Hepburn hayranıysanız ve aynı tarzı yakalamak istiyorsanız, sanırım yapabileceğiniz bazı şeyler var ve dolayısıyla edinmeniz gereken bazı parçalar… Bunları sizlerle paylaşmak istedim.
Küçük siyah elbise: Coco Chanel’in küçük siyah elbiseyi moda dünyasına kazandırmasından 40 yıl sonra, Audrey Hepburn ile zamansız klasikler arasına girdi. ‘Breakfast At Tiffany’ filminde giydiği Givenchy imzalı bu elbise, gelmiş geçmiş en iyi film kostümü seçildi. Sizin de böyle bir parça dolabınızda yoksa acilen edinin.
Trençkot: 50 yıldır hayatımızda olan trençkotlar yine bize Audrey’den yadigâr. Yağmurlu havalarda bizi kurtaran bu parçalar, bu tarzın vazgeçilmezi ve yine dolabımızın olmazsa olmazlarından…
Babet ayakkabılar: Audrey Hepburn, günlük yaşamında babetlerini yüksek bel pantolonları, belden kabarık etekleriyle, tulumlarıyla ve hemen her tarz giysi ile kullanıyordu. Siz de 50’li yılların ruhuna sahip eteklerle kombinleyebilir ya da onun gibi tayt, tişört ve babetle baştan sona tek renge bürünebilir ve doğal ama gösterişli bir görüntü sergileyebilirsiniz.
Kapri pantolonlar: Yalnızca filmlerinde değil, günlük hayatta da giyiyordu. Siz de onun gibi kaprileri kullanabilir, üzerine giydiği gömleklerin düğmelerini göğüs hizasına kadar açabilir; üzerine blazer, erkek yaka ceketler giyip Audrey tarzını yakalayabilirsiniz.
Büyük aksesuarlar: Gösterişli mücevherler, inciler, geniş güneş gözlükleri, büyük şapkalar, leopar detaylar Audrey tarzıdır. Fakat o bu parçaları daima ‘basic’ parçalarla kullanırdı. Siz de bu şekilde uygularsanız, onun gibi hem gösterişli hem de yalın bir çizgi çizersiniz.
Fularlar: Audrey farklı eşarp bağlama stilleriyle eşarbı yeniden yarattı. İnce, uzun boynunu pembe fularlarla sarardı. Küçük eşarplar bu tarzı yaratmanıza yardımcı olur.
Saç: 50’li yıllarda kadınlar enselerinde topladıkları uzun saçlarını onun gibi ya omuzlarından salıverdiler, ya da kısacık kestirdiler. Audrey topuzu ve kâkülleri de oldukça popülerdi.
Makyaj: Kalın eyeliner ve rimel ile belirginleştirdiği gözleri; üzerine uygulanan gölge ile daha da kalınlaştırdığı dolgun kaşları; özellikle 60’lı yıllardan sonra vazgeçmediği kalemle dolgun ve kalkık gösterdiği solgun tondaki dudakları, doğal renklerle belirginleştirdiği elmacık kemikleri, Audrey makyaj stilini oluşturuyordu.
İşte Audrey stilinin temel tüyoları bunlar… Siz de onun gibi masum ve dişi olmak istiyorsanız tavsiyelerime kulak verebilir, Fransızların deyimiyle ‘petite’ bir görünüm sergileyebilirsiniz.
Leave A Comment